3 Haziran 2009 Çarşamba

Bir Şampiyonlar Ligi Finali'nin öğrettikleri...


Bu tür büyük maçlar öncesinde sokaklarda gezmek garip oluyormuş ben bunu anladım. Kiminle aynı renk formayı giyiyorsan onunla kardeşsin, git yanına seni bağrına bassın, sarılın beraber, zıplayın, şarkı söyleyin, için... Param yok dersen sana kuruvasan bile alır bence.

Şampiyonlar Ligi Finali’ni Roma Olimpiyat Stadı’nda seyretme imkanı bulan şanslı 82 bin kişinin 2 kişisini tanıyınca maç yancısı olarak final günü Roma'da bulunma şerefine erişmiş oldum. Futbolu sever ve takip ederim, hangi futbolcu hangi takımda, oynar mevkisi nedir bilirim ama maç atmosferi nedir, statta neler olur, hangi taraftar hangi dakika hangi atraksiyonlara girer, stat içinde ve dışında neler yaşanır derseniz o konuda derin eksiklerim var; zira hayatımda sadece bir kere, İnönü Stadında Beşiktaş-Kayseri maçını canlı izledim. O maçta da kale arkasında, püfür püfür esen bir yerde oturduğum için titremekten, maçta ne olduğunu bile doğru düzgün göremedim. Maç atmosferi konusundaki eksiklerimi tamamlamak için bu gezi çok faydalı oldu. Sizinle de paylaşayım:

Roma atkısını alamadık
Misal, bu tür uluslararası maçlardan sonra taraftarlar arasında atkı, forma değiştirildiğini öğrendim. Maç bittikten sonra oyuncuların formalarını değiştirdiğini bilirdim de taraftarın da kendi arasında alışveriş yaptığını bilmezdim. Madem bunu öğrendim unutmayayım diye uygulamak istedim. Hayatımda girdiğim ikinci Stad olan Roma Olimpiyat Stadında Roma-Torino maçından sonra Fenerbahçe atkısını bir Roma atkısıyla değiştirmeye çalıştım fakat yanına yanaştığım eleman bana İtalyanca kızdı. Kızmamış da olabilir, ne dediğini anlamadım ama dostane şeyler söylemedi sanrım.

Otomatik Barcelonalı
İkinci olarak şunu söyleyebilirim ki tanımadığınız insanlarla kaynaşmak için futbol çok güçlü bir silah. Roma turuna başlar başlamaz Barcelona atkısını boynuma taktım. Barcelona’yı çok takip edip bildiğimden değil, Premier League’de eskilerden kalma bir Arsenal sempatim olduğundan otomatik olarak Barcelonalı oluverdim sadece. Roma turuna başlar başlamaz bir otobüs dolusu Barcelona’lı yanımdan geçti ve boynumdaki Barcelona atkısını görüp bana camdan sevgi gösterisinde bulundu. Ben de tabii kendilerine atkımı göstermek suretiyle karşılık verdim. Günün ilerleyen saatlerinde aynı şey Guiza ve Edu formaları giyen arkadaşlarımın da başına geldi. Fenerbahçe’yi ya da Guiza’yı tanıyan Barcelonalı arkadaşlar bizimkilerin yanına yanaşıp laf attılar, sonra da fotoğraf çektirdiler. Burası biraz garip ve idrak etmesi zor. El memleketinde yolda gördüğün bir adam senin tanıdığın bir takımın ya da futbolcunun formasını giyiyor ve sen sırf formayı ya da futbolcuyu tanıyorsun diye bu adamla muhabbet ediyorsun. Hatta bir de hatıra olarak resim çektiriyorsun. 20 yıl sonra çoluk çocuğa Roma fotoğraflarını gösterirken ne diyecekler çok merak ediyorum. “Bu herif de işte Türk müydü, Yunan mıydı neydi, o zamanlar bir Güiza mı Xavi mi ne vardı onun formasını giyiyiyordu da ondan fotoğraf çektirmiştik.” Olayın kahramanı ben olsam olay böyle gelişebilirdi ama tabii ki bu olay onlar için hiçbir zaman böyle gelişmeyecek, çünkü futbola gerçekten gönül verenler hiçbir zaman gitikleri maçları, futbolcu isimlerini ve bu futbolcuların oynadıkları takımları unutmuyorlar. – bu da çıkarılan önemli derslerden biri-




Fenerbahçeli’yle Galatasaraylı’ya noluyor?
Ama diyorum ya futbol güçlü ve garip bir şey. Yine maç günü Roma sokaklarında ilerlerken karşımıza Galatasaray formalı iki kişi çıktı. Bizim Fenerbahçe formalı arkadaşlarla bir süre uzaktan kesiştikten sonra “Hadi bari bir Roma hatırası çekelim” dediler ve beraber fotoğraf çektirdiler. Türkiye’de görseler birbirlerinin yüzüne bile bakmayacak adamlar yabancı memlekette beraber hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. Neyin hatırası ayol.

Bu tür büyük maçlar öncesinde sokaklarda gezmek garip oluyormuş, ben bunu anladım. Kiminle aynı renk formayı giyiyorsan onunla kardeşsin, git yanına seni bağrına bassın, sarılın beraber zıplayın şarkı söyleyin, için... Param yok dersen sana kuruvasan bile alır bence. Sözün özü şudur ki, futbol kurallarını bilmek futboldan anlamak değilmiş... Futbol bilmek ve anlamak için bu işin kültürünü ve alt metnini de fark etmek lazımmış...

merve

6 yorum:

  1. Merve'ye bu güzel yazısı ve katkısından dolayı Kızlar İçin Futbol olarak teşekkürü bir borç biliriz.

    YanıtlaSil
  2. sadece kızlar mı okuyabiliyor? ama ben okudum bile ne yapacağız şimdi, ya siz blogu değiştirin ya ben cinsiyeti:)

    güzel fikir, daha çok duyurun güzel fikirleri, kötü fikirler başımızı zükmesin gün boyu...

    YanıtlaSil
  3. bir de yorumlar ayrı bir pencerede açılırsa daha iyi olur, open in a new window, hayata yeni bir pencereden bakmak gibi, böyle kızgın kumlardan serin camlara yapışmak gibi, bir final maçına camların ardından bakmak gibi, gibi gibi...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Varol,

    biz burada bir nevi kamu hizmeti gören bir kuruluşuz ve cinsiyet ayrımcılığı da yapmıyoruz. Tabii ki bu blogu izlemek her Türkçe bilen insanın en tabii hakkıdır. Bizim amacımız sayfanın sağ köşesinde de belirttiğimiz gibi futbola zamanında yeterince vakit ayıramamış, şimdi ise bu açığını kapatmak isteyenlere elimizden geldiğince yardımcı olmak.

    'open in a new window' biçiminde özetlediğin talebine gelince, mevcut blog yapısı buna imkan vermiyor ne yazık ki. İleride açacağımız muhtemel bir İnternet Sitesinde bu imkanımız da olacaktır diye ümit ediyoruz.

    YanıtlaSil